XI
1 İkilik yoluna gitme edeb gözle edeb gözle Kimesne gönlün incitme edeb gözle edeb gözle 2 Her azayı öğüt sakla cila ver nefs île akla Demadem var gönül yokla edeb gözle edeb gözle 3 Müeddeb ol şer'iatla müzehheb ol tarikatle Mümessek ol hakikatle edeb gözle edeb gözle 4 Gönülden şirki sürdünse varıp birliğe erdinse Hakı her yerde gördünse edeb gözle edeb gözle 5 Bir âlemdir kamu her an bu devr üzre döner devrân Hakındır görünen her şan edeb gözle edeb gözle 6 Erenler izini izle uyûb-ı nefsini gözle Kamu yerde Hakı özle edeb gözle edeb gözle 7 Eripdir tâc-ı rabbani komazlar her başa anı Olagör Gaybî ruhani edeb gözle edeb gözle s.156 XII 1 Münâcâtım budur senden ilâhî Şeri'atle hakîkatden ayırma 2 Şeri'atde olalım emre kâim Tarîkatde sivâ-yi aşka sâim Hakîkatde bulalım zevk-i dâim Şerî'atle hakîkatden ayırma 3 Hakikat benliğimiz eylesin çak Me'ârif kalbimizi eylesin pak.. Tecelliyâta-mazhardır bu eflâk Şeri'atle hakikatden ayırma 4 Haremdir Hakta'âlâya şerî'at Sarây-ı hâsdır ruh u tarikat Vücûd-u zât-ı pakidir hakikat Şerî'atle hakikatden ayırma 5 Şeri'atle olalım Gaybî fânî Tarîkatle bulalım yeni canı Cenah et zâtına ol iki hali Şerî'atle hakikatden ayırma s.157 XIII
1 Arif özün bilmeğe âdeme gel âdeme Hakkı ayan görmeğe âdeme gel âdeme 2 Hakka giden doğru yol senden gider sende bul Sa'y et seni sende bul âdeme gel âdeme 3 Her ne varsa âlemde örneği var âdemde Bul seni sen bu demde âdeme gel âdeme 4 Ko bu zühd-ü- tâati terk edegör âdeti Geç cümle halatı âdeme gel âdeme 5 Âdemdir sırr-ı Kur'ân âdemdir arş-ı rahman Âdemdir zât-ı subhân âdeme gel âdeme 6 Âdem oldu âhıret anda bulunur cennet Anda görünür hazret âdeme gel âdeme 7 Ol bi-nişân Gaybi bu demdir heman Âdemdir Gaybi iman âdeme gel âdeme s.158 Kâfiyet-tül-Ya l Mürid oldur hakîkatde muradından ola fâni Yed-i pire ede teslim zimâm-ı cism ile canı 2 Gönül levhin sile yekbâr anın kaydı havasından Demâdem pertevin salan ola ol pîr-i nûrâni 3 Dil-i tâlibde bir zerre olursa hazz-ı cismânî Ne mümkündür ki feth ola ana ol zevk-i rûlıâni 4 Ne denlü hüsn-ü hulk varsa anınla ola ol mevsûf Nedenlü hulk-ı bed varsa gönülden çıkara anı 5 Havâ-yi nefsi terk eden melâ'ik rütbesin bulur Mukarreb olamaz def etmeyen bu tab'-ı hayvanı 6 Seza mıdır müride bu ol iken eşref-i mevcûd Bürüne sureta âdem donuna hûy-ı şeytanî 7 Şeyâtin ü sibâ ile behâim haddini gel geç Hakîkatde ola sana müsellem mülk-i insanî 8 Kibâr-ı evliya âşık demezler şol müride kim Cemi-i hüsn-ü hulka anı irgürmiye irfanı 9 Şeriatla dışın dolsa hakikatle derünun hem Sırât-ı müstakim üzre olıcak gözle mizanı s.159
10 Mürid-i râh-ı rindân olmağa aşık isen tâlib Sana gösterdi Gaybi işte bunda râh-ı merdânı s.160
II
1 Bilir misin hakikatde nedir mey Demâdem dil mahabbetde ola hayy
2 Mahabbet camını elden bırakma Görüne gözüne her şeyde ol hayy
3 Hakikatde cihan bil ol cihandır Tecellîden ibâretdir kamu şey
4 Mahabbet âb-ü- deryadır hakikat Ki asla, nûş edenler olamaz, dey
5 Muhit olan gönül olmasa Gaybî İder midi bir anda âlemi tay s.161
III
1 Er sözünü dinlemez zamane dervişleri Dinlese de anlamaz zamane dervişleri
2 Şerîate yüz yumaz tarîkate baş komaz Hakikate yaklaşmaz zamane dervişleri
3 Şehvet ardınca yiler neyi dilerse eyler Gördüğüne diş biler zamane dervişleri
4 Tenden ileri gitmez anın içün iş bitmez Can lezzetini tatmaz zamane dervişleri
5 Ten tamusunda yanar zehr-i zakkumu sunar Neye gerekse konar zamane dervişleri
6 Ten tadına aldanır anı bir kemâl sanır Mülhidliğe yeltenir zamane dervişleri
7 Ten sıfâtdır candır zât tende kalan oldu mat Nefs ordusun besledi zamane dervişleri
8 Anlamadı er sırrın avrat iken der erim Silmedi gönül kirin zamane dervişleri
9 Gönül nedir bilmedi Hakkı anda bulmadı Can amelin kılmadı zamane dervişleri 10 Can ameli sevidir gönül anın evidir Nefs etinin kuludur zamane dervişleri
11 Er yoluna ko varı eri sev ol ârı Bal yapamaz her arı zamane dervişleri s.162
12 Emek çekendir eren gönül evine giren Hakkın cemâlin gören şeyhimin dervişleri
13 Er işine bakdılar ol tarafa akdılar Adın arif takdılar zamane dervişleri
14 Er yoluna düşmedi aşk oduna pişmedi Büsbütün tutuşmadı zamane dervişleri
15 Gece gündüz ağlamaz can u ciğer dağlamaz Ere gönül bağlamaz zamane dervişleri
16 Can yolundan usanır ten yoluna bulanır İşini bitdi sanır zamane dervişleri
17 Tadmış şehvet tadını vahdet komuş adını Cehennemin odunu zamane dervişleri
18 Bu değildir mahabbet mal vere yahud avrat Gönlü vermez hakikat zamane dervişleri
19 Yokdur er izin izler herkes gaybı gizler Nefis kolayın gözler zamane dervişleri
20 Şer bozdular Gaybî hünersiz dediler Yecüc gibi baş ezdiler zamane dervişleri
21 Büründüler celâli görmediler cemâli Bilmediler kemâli zamane dervişleri
22 Derviş isen hakikat kanı sende hakikat Başdan başa pür-zulmet zamane dervişleri
23 İlim gerektir canda amel gerekdîr tende Kulak vermez bir nebze zamane dervişleri s.163 24 Suretlerin düzerler gönüllerin bozarlar Er yolunda asarlar zamane dervişleri
25 Yol sandılar lezzeti edip türlü zilleti Aşk sandılar şehveti zamane dervişleri
26 Aşk haberin duymadı er sözüne uymadı Bildiğine doymadı zamane dervişleri
27 Teni dolu canı boş şirk ağusın eder nûş Ya sersemdir ya serhoş zamane dervişleri
28 Gerçek âşık olana can u başa kıyana Bir şey olmaz bahane zamane dervişleri
29 Ten postundan yüzülmez yüreğ hiç üzülmez Benliği hiç bozulmaz zamane dervişleri
30 Ağlamadan gülsem der boşalmadan dolsam der Zahmetsizce ölsem der zamane dervişleri
31 Bir nesakdır bu cihan can dânedir ten saman Samanda kaldı heman zamane dervişleri
32 Aşk evidir hamam girsin soyunsun tamam İşte hatm oldu kelâm zamane dervişleri
33 Gaybi sözün cümle hak hanı işidir kulak Dutmaz oldular yarak zamane dervişleri s.164 IV
l Güneş içre çerâğ ile ararsın şems-i tabanı Akıl gözü ile görmek dilersen mâh-ı rehşânı
2 Akıl ermez bu göz görmez dile gelmez bu bir sırdır Muhit-i küll-i şeyi olan bu sırdır eyle iz'ânı
3 Bu sırdır (kenz-i mahfî), yim diyen Hakkın lisanından Olupdur ma'nî-i âdem bu sırrın ma'deni kânı
4 Bu sırra ermek istersen bu sırrın ehlin ara bul Feda eyle yoluna ehl-i sırrın cism ile canı
5 Huzurunda oturdukça teveccüh üzre ol daim Hakikat böyledir bilgil bu sırrın resm-ü erkânı
6 Huzurunda huzûr-u kalb üe mahv-i vücûd eyle Müdâmi her nefesde kalbinin olgıl nîgehbânı
7 O sırrın sahibine hâne-i dilden niyaz eyle Gönül gözü İle bak sen yüz ile bekle hizanı
8 Bu hâl üzre teveccüh, üzre olsun her nefes her an İrişir canına ol zât-ı pâkin feyz-i rahmani s.165
9 Vücûdun şehrine irgür gönülde beyt-i ma'müra Bir âyine görürsen kim görürsün arş-ı rahman,
10 İki mülk-ü muazzamdır görürsün mâlik-ül-mülk bir Birisi arş-ı rahmani birisi beyt-i yezdânî
11 Biri nur bir zulmet biri vahdet biri kesret İkisi ayn-ı vahid oldu nûrâni-vü- zulmâni
12 Göründü mâlik-ül- mülk iki mülk-ü ayn-ı vâhidden Olupdur berzahı cennet hakikat sırrı insani
13 İki hazret durur bilgil gibi vâcib biri imkân Birisi sırr-ı vicdani birisi kayd-ı imkânı s.166
Bismillâhirrahmânirrahîm
Sureti şems-i hakikat burcudur bî-iştibâh Sîreti bu âleme feyz eden o nûr-ı ilâh
Fâil-i kabil kemâli andan alır aşikâr Anda zahirdir cemâl-i zât-ı pâk-i Girdgâr
Zât ile ol ibtidâ oldu vücûd-u âleme Akıbet ol intiha oldu şuhûd-ı âdeme
Alem u adem tufeylidir o can-ı âlemin Burc-u maşrık burc-u mağrib çarhıdır ol hâtemin
Burc-u maşrıkta cemâli nurudur devvâr olan Burcu mağribde celâli nurudur seyyar olan
Bil cemâl ile celâlin berzahıdır ol kişi Lûtf u kahrı işler ol yüzlerden işleyen işi
Remz edip Haydar der araf erlerinden bir erim İstivâ üzre cemâl ile celâle mazharım
(Men aref) sırrın bilenler bildiler ol âdemi Özüne arif olanlar bildiler çün bu demi
Özünü bilmek kişi bu âdemi bulmak durur Bulucak bu âdemi rengine boyanmak durur s.167
Alem-ü-âdem cihanın özü oldur ol vücûd Ol vücûda yüzünü tut dâ'ima eyle sücûd
Her şecer kökün yere sokmuş özünden feyz alır Kendi tohumundan konulan meyveyi anda bulur
Âdem isen sen dahi ol-âdeme say et eriş Div olma âdem ol bigâne olma ol biliş
Cümle âdem can u ol cân-ı cihan cânındadır Cümle şeyin aslı olan gevher anın kanındadır
Alem âdem ne var ise zerredir ol âfitâb Nokta-i harf kitabı oldurur ümm-ül- kitâb
Zerrelikden kurtulup ol âfitâba ere gör Katrelikden kurtulup ol bahr-i zâta ere gör
Kim 'ki ol bahr-i hakikatden haberdâr olmadı Kaldı ol ketm-i ademde Hak ile yâr olmadı
İster ise ol kişi ezberlesin yüzbin kitâb İster ise bir su'âla söylesin yüzbin cevâb
İster ise ol kişi hükmünde olsun feylesof Matla'ı şems olmaz İse tâli'i bulur küsüf
Zikr olan ahvâli bilgil ehl-i hâlin hâlidir Sanma kim zahirdeki erbâb-ı kâlin kâlidir
Neş'e-i uhrâda rahat İsteyen dinler bunu Alem-i ukbâda rahmet isteyen dinler bunu
Şol kim anın sureti suretlerinin aslıdır Şol kim anın sîreti siretlerinin aslıdır s.168 Ol asıllar hürmetiçün Hak bizi ayırmasın Bu sırât-ı müstakimden aklımız şaşırmasın
Asl-ı âlem asl-ı adem o kişinin zâtıdır Ol hakikat şemsidir âlem kamu zerrâtıdır
Bu sıratın iki canibi celâl ile cemâl Bu ikinin istivasından ubûr eder kemâl
Âlem âdem oldurur oldur sırât-ül- müstakim Bu sıratın yolunu fehm eylemez dîv-i recim
Bî-nişân-ü- lâ-mekânın (kenz-i mahfî) si ol er Senliğinden kurtul evvel budurur doğru haber
Kim ki sıdk ile hem ol er gönlüne mazhar olur Şule-i şems-i hidâyet ol zaman rehber olur
Mazhar olmaz bil bu sırrın ilmine ins ü melek Hak budur vallahü alem bakisin olmaz demek
Bilmek istersen bu kamin nükteyi ey nâmdâr Zât-ı Bârî her zaman bir burcdan olur aşikâr
Gözlüler ol burcda aynen gördüler dîdârını Sildiler levhi gönülden kalbinin gubârını
Kalblerin (anestü nâra) nuruna vakf etdiler Özlerini ol sa'âdet burcuna atf etdiler
Ol sa'âdet burcunun evsâfını buründüler Ol sa'âdet~burcu ile doğdular dolandılar
Âteş-i aşk u mahabbetdir gıdası bunların Derd alup dermanı vermekdir devası bunların s.169
Zerresi ol ateşin bir tiz kığılcım gibidir Her nefes artar hakikat nârının tertilidir
Sen dahi ol nâr île yakmak dilersen özünü Varını vermek ile almak dilersen Özünü
Perr ü bâlin yak hakikat nârına pervane ol Mest-i câm-ı vahdet-i Hak hamrına peymâne ol
Talibi sa'y ile bul ol canların cananını Bulmak ile olmaz ol bilmek gerek erkânını
Gönlünü âyine eyle ol hakikat nuruna Doğa ol burcdan hakikat nuru sana görüne
Maşrık-ı şems-i hakikat garba tahvil eyleye Yani ol nur burcunu tagyîr-ü- tebdil eyliye
Doğdu' magribden güneş denildiği ol sır durur Park eden burcun bilir zahir olan bir sır durur
Burc-ü evvel suretinde külline etse udûl Hâk-ü- bâd-ü- âb-ü âteş merkezi bilse usûl
Burc-u sânîde nümâyân olur envar-ı Hudâ Budurur ayn-el- yakîn esrâr-ı sırr-ı Kibriya
Burc-u evvelde gören can burc-u sânîde görür Görmeyen evvelde hem sânîde sergerdân olur
Cümle yoldan akreb olan Hak yolu bu yoldurur Bulmayan bu yolu mahbûs kaldı kendi kuldurur
Kim ki buldu bu yolu varlıkdan âzâd oldu ol Nuh felekden yukarı Hak ile âbad oldu ol s.170 Burc-u mağrib çarhının burcundan oldular halas Kurb-ı ev ednâda kudsîlerle buldu ihtisas
Eyledi alây-i illiyyinde ol devri tamâm Ahır oldu devresi hak ile buldu ihtitâm
Her ne şey kim sureti âlemde bulmuşdur vücûd Da'imâ etmekdedir devr ile aslına sücûd
Cümle tesbih eyleyip devr eyleyen aslın arar Kendi yolunca o her mazharda ser-gerdân gezer
Hubb-u zâtidir vücûda geldi kesret âlemi Hubb-u zatî kaplamışdır âlemi-vü-âdemi
An-ı dâim mübtedâ vü merci olup âleme An-ı dâ'im ruh olupdur âleme vü âdeme
An-ı dâ'im mazharıdır Hazret-i Gavs-ı cihan An-ı dâ'imde tasarruf üzredir kutb-u zaman
Tayy ü neşri her zamanda gavs-ı âlem hükm eder Kabz ü bast ile mekânda kutb-u âlem hükm eder
Bunların oldu misâli gökteki şem-ü- kamer An-ı dâ'imde olur şems-ü- kamerde nur u fer
An-ı dâ'imdir zamanın bâtınî mâhiyyeti Can kulağiyie işit anlamağa tut niyyeti
Evvel âhır ân-ı dâ'imde olupdur münderic Alem âdem ân-ı dâ'imde olupdur mündemic
Bildin ise neydüğün aslın yücûd-u vahidin Kimedir fehm eyle sırrını sücûd-u sâcidîn s.171 Bâtınını vahidin vahdet bulupdur ehl-i Hak Vahdete ermekliğe vuslat diyipdir ehl-i Hak
Zahirini vahidin fasl ile takrir etdiler Bir hayâli nice te'vil ile ta'bir etdiler
Vahdet-ü- kesret hakikat itibaridir hemân Aynı câridir cihanda dâima hükmü revân
Cümleden maksûd ol kim vahdeti maksûd ola Kesretine vahdeti mescûd ola ma'bûd ola
Kesretine vahdeti bahş eyliye feyz-i vücûd Vahdetine kesreti kulluk edip ede sücûd
Kesret-ü- vahdet denilen ayn-ı vahiddir hemân Ayn-ı vâhid ayn-ı alemdir hakikat bil ayan
Ayn-ı âlem bâtının vahdetle mevsûf eyledi Hem dahi bil zahirin kesretle ma'rûf eyledi
Her ne denlü varsa âlem halkının suretleri Ayn-ı vâhid suretidir kesret-ü- vahdetleri
Ayn-ı vâhid iktizâsından ne kim mevcud olur Ayn-ı vâhid halk-ı mevcuda ayan meşhûd olur
Halk-ı mevcud her kaçan vaktiyle ma'dûm ola at Sûret-i misliyyesi nev'inden mefhûm olalar
Ayni olmaz suret-i misliyyesi mevcud olur Nev'-i evvel vechinin mislinde ol meşhûd olur
An-ı dâ'imde görünür nevbenev bunca şu'ûn Bir tecellîdir görünen geh zuhûr-u- geh butun s.172 Bil hakikat cümle âlem bir tecellîdir heman Bir tecellîden zuhur etdi zemîn-ü-asumân
Cümle eşya kendi nev'iyle libâs giyindiler Gahi ma'dûm gâhi mevcûd suretin büründüler
Cümlesi misli libâsın giydiler bil ey sa'îd Şâhid istersen bu kâfi "Kul kefa billâh şehid"
Bu mezâhir ayn-ı vâhid nurunun mi'râtıdır Her nevî'de zahir olan hüsn-ü vahid zâtıdır
Her bîrinden her nevî'den her misilden görünen Ayn-ı vâhiddir bilen ü hem yine ol işiden
Ayn-ı vâhid farz olunsa olmak üzre âfitâb Bunca eşkâl suretinde zahir olsa âb u tâb
Cümle suretler şekiller olsalar mahv-ü- fena Âfitâba zerre mikdânnca noksan olmaya
İki âlem ayn-ı vâhidden olupdur çün ayan Ehline gayet ayan nâ-ehline olmuş nihân
Biri icmal âlemidir biri tafsil âlemi Bu iki âlem kemâlini bilendir âdemi
Ol kî icmal âlemidir âlem-i kuvvet denir Müfredatın mebde'idir âlem-i kudret denir
Ol ki tafsil âlemidir âlem-i fasl oldu nâm Müfred oldu nâ-mürekkeb yer içer oldu tamâm
Müfredat olur mürekkeb hem mürekkeb müfredat Alem-i tafsilde olupdur mürekkeb unsurat s.173
Âlem-i fi'l âlem-i kuvvet iki âlemdurur Ayn-ı vâhid bu iki âlemde sır bir demdurur
Âlem-i kuvvet cihanından gelir bîr kârbân Çârsû-yı âlem-i tafsilde olur ayan
Müfredat terkibi gelmekde temessül etmede Hem mürekkeb müfredatında tahammül etmede
Bu iki âlem tecellidir hemân terkibdir Biri zahir biri bâtın hâline tertîbdir
İki âlem tahtgâhı üzre hân olmuşdurur Ayn-ı vâhid bu iki âlemde can olmuşdurur
Ayn-ı vâhid denilen hem kâinatın özüdür Cümlede devr eyleyen söz ayn-ı vâhid sözüdür
Ayn-ı vâhid bu iki âlemde hükmünü sürer İki defterdir bîrin açar birin kapar dürer
Kârbân-ı âlem-i kuvvet müdâm gelmekdedir Kârbân-ı âlem-i tafsil' müdâm gîtmekdedir
Reng-i bi-reng reng-ü-elvân ile gün hemreng olur Her levin bir gayri levh sandı o biferheng olur
Her kaçan eşkâl-ü- elvan mahv olup bozulsalar Bahr-i bl-rengin içinde cem' olup düzülseler '.
Cümle renkler ikilikden kurtulup bir zât olur (Küllü şey halik) görünür vech-i Hak isbât olur.
Da'imâ icmâliden tafsile, gelmek üzredir Dâima 'tafsilden icmale gitmek üzredir s.174 Ayn-ı vâhid hükmüdür icmâl-ü- tafsil eyleyen Ân-ı dâ'im emridir terkib u tahlil eyleyen
Şol kişidir kurtulan terkîbden tahlilden Şol kişi oldu halâs icmalden tafsilden
Ayn-ı vâhid eyleyen icmalini tafsilini An-ı dâ'im eyleyen terkibini tahlilini
Cümle mevcudatı me'mûr kendüyi âmir gör Cümle eşyada özünü hâzır-u-nâzır göre
Cümle mevcudatı âbid kendini mabûd göre Cümle mevcudatı sâcid kendini mescûd göre
Cümle dillerde söz olup söylenen kendi ola Cümle özlerde öz olup özlenen kendi ola
Cümle lezzetlerde lezzet bahş olan kendi ola Hüsnü hasnâ yüzlerinde nakş olan kendi ola
Perdesi ola cihan ol perde ardında nihân Perdeyi kaldırsa hep kendi ola cümle ayan
Şol kişi kim hâlini bu hâle irgürmüş ola Ayn-ı vâhid vahdetiyle kesreti görmüş ola
Kün fekânın kıblesi olmuş ola ol şeksizin Kim görürse yüzünü görmüş ola Hakkın yüzün
Durduğu oturduğu söylediği hikmet olur Merhametle her kime kılsa nazar devlet bulur
Bu velinin vech-i pâki kıblesidir âlemin Akdemidir alemidir cümle nev'-i, âdemin s.175 Alem-i bâtında oldur cümle cân-ı muktedâ Alem-i zahirde âlim ana eyler iktidâ
Bûnumâ-yi âlem-ü- âdemdürür ol bî-gümân (Küntü kenz) in kânıdır oldur nişân-ı bî-nişân
Gokde yıldızlar yüzün görmek için cünbüşdedir Çar rükn ana erişmeklik için yarışdadır
Bu kemâl ile yine ol acz ile dirlikdedir Yaradılmışda kamu mahlûk ile birlikdedir
Acz ile dirlikdedir ol kişinin sermayesi Hulk ile hoş halk ile sulh etmededir mayesi
Yaradılmışda ne kim var ise ol birlikdedir Zâhir-ü- bâtında ol hoş hulk ile dirlikdedir
Her nefes hâzır mâ'Allah her zaman âgâhdadır Durması oturması söylemesi Allâhdadır
Eylemişdir ol ubûdiyyet makamında karâr Her nefesde kalbe zahirdir cemâl-i Girdigar
İşidip her zerreden İnni ena Allâhı ayan Sırını kabil değildir eylemek şerh-ü- beyân
Zahirinde halk-ı âlem anı idrâk eylemez Lik Hak tâliblerinden lütfü imsak eylemez
Meskenetle hulk ile ol halk ile sohbet eder Herkesin aklınca söyler lûtf ile ülfet eder
Razı olsa sohbetine her kim istidâd ile Müstefid olur hakikat feyz ile irsal ile s.176 Merhametle bir kişiye eylese lütfü nazar Muhtasarken ol kişi âlemde olur mu'teber
Kavli pâk-ü- fi'li pâk-ü- hulkı pâk-ü- hâli pak Zahirini bâtınını eylemişdir tâbnâk
Bakışında gözlerinde hassa-i iksiri var Sözlerinde söyledikde neş'e-i te'sîri var
Sıdk ile ihlâs ile her kim ana olsa karin Vâsıl-ı Hak olsa ol ayn-el-yakîn Hakk-el-yakîn
Halk-ı âlemden elini dilini çekmişdir ol Şahrahı enbiyâdır ol kişi kendini bul
Zât-ı pâki kibriyâya eylemişdir ittikâ İsri mirât-ı Hüdâya eylemiştir iktizâ
Şöyle bilgil fasl-u- cins-ü- cüz'-ü- küll hadis kadîm Hem dahi cevher araz hâl-ü- mahal kalb-i selim
Cümleyi cami' bisât olmusdurur canı anın İstivâsıdır ne denlü var İse canı tenin
Cümle zerrât-ı cihân-ı cana kurs-u âfitâb Nuru andan ahz ederler âfitâb-ü- mâhitâb
Hüsne mensûb vech-i eşyada ne varsa ey cevân Bir varakdır heb anın hüsnü kitabından heman
Bu zemin-ü- asumanın nün anın zâtıdır Okunan dillerde anın mushaf-ı âyâtıdır
Kâinata illet-î gâ'î olupdur vahdeti Vahdetinin halvetinden zahir olur celveti s.177
Vahdetinin nefhasıdır kâ'inâtı seyr eder Bir tecelli sırrıdır geh ayn eder geh gayr eder
İhtİIâfâta sebeb esmanın ahkamıdır Her bir ismin taht-ı hükmünde olan en'âmıdır
Mümkinâtın mâyesi bil hikmet-i esma kamu Nûr-u zâtın sayesi bil esfel-ü- a'lâ kamu
Zât-ı Hakdan şu kim esmâ-vü- sıfatı bilmedi Mâye olan asl-u- fasl-ı mümkinâtı bilmedi
Şöyle bilkim her isim burcuna can olmuşdurur Her isim bir cins cisminde ayan olmuşdurur
Her bir ismin nûr-ı burcuna hakikat oldular Ya'ni her burcuna esma kenz-i hikmet oldular
Cümle esmâ-yı Hudâyı cami' Allah ismidir Kevn-i câmi'de zuhurun ism-i a'zam kısmıdır
Cân-ı âlemdir ol âlem kevn-i cami' cismidir Kevn-i câmi'de olan bil ism-i a'zam kısmıdır
Arif oldur kendi isti'dâdına arif ola Cümle ismin hükmüne esrarına vâkıf ola
Bu tarikde niceler bu sırra vâkıf olmadı Kendi isti'dâdının hükmüne arif olmadı
Düşmemişdi anların meşrebleri bu hikmete Sa'y edip erişmediler rahata vü rahmete
Bazılarda ilmini esmanın, ikrar eyledi Sâhib-i esmayı ol gördükde inkâr eyledi s.178 Fıtnat-ü- akl-ü- kiyaset ile olur sandılar Râh-ı Hakda kat'-ı menzil etmeden usandılar
Şol kişi kim iki kerre doğmamışdır anadan Ol kaçan fariğ olur emmâreden efsâneden
Anasından iki kerre doğmaya bir âdemi İki âlem sırrına ermez ve bulmaz bu demi
Bu yolun sermâyesinin mâyesi oldu geliş Şol kişide kim geliş olmaya olmaya biliş
Zât'i Bari lûtfuna mazhar olanlar geldiler Etdiğini istediler aradılar buldular
Kûh-u kafa azm edip ankâyı anda buldular Öldüler ölmezden evvel Hak ile Hak oldular
Oldu bunlar kulle-i kaf-ı kanâ'atde mukim Mazhar etdi bunları öz zâtına rabb-ür- rahim
Oku (vâ şevkah) hadisin bunları vasfında uş Her kaçan sohbetlerinde hâzır oldun ol hamuş
Fahr-ı âlem bunların hakkında ihvânî dedi Bu hadisi on sekiz bin âlemin canı dedi
Kim dilerse aşinalık Hazret-i Allah ile Sohbet etsin sıdk ile ol kavm-i ehlullâh ile
Bunların sohbetleridir kimya vü kibriyâ Kulluk eyle bunlara can ile bi-kibr-ü-riyâ
Gerçi kim zahirde bunlar halk île sobbetdedir Kalb ile bâtında halkdan her nefes uzletdedir s.179 Sureta halk ile olmak bulara ar ey cevân Her nefesde Hakkiledir kalbleri bî-in-ü-ân
Gavs-ı âlem kutb-u âdemdir bulara muktedâ Ol imâm-ı dine bunlar eylemişdir iktidâ
Hak Ta'âlâ bunları mestur u mağfur eyledi Kalblerini lûtf ile pür nûr-u-ma'mûr eyledi
Bu güruha asfiya dilinde derler ahfiyâ Bu güruh içinde zahir oldu sırr-ı evliya
Cezbetullâh ile bunlar mest-i meczûb oldular Sevdiler sevildiler mergûb u mahbûb oldular
Üçler kırklar yediler her zaman bunlardadır Hem nişân-ü- hem ayân-ü- hem nihân bunlardadır
Hem celâl-ü- hem cemâl-ü- hem kemal bunlardadır Hem su'âl-ü- hem cevâb-ü- hem visal bunlardadır
Bunların ta'rif-ü tavsifinde kasırdır lisân Bunlar için devr eder bilgil zemîn-ü- asuman
Tâlib olsa taşrada bir kimse isti'dâd ile Rehber olan içerü alır anı imdâd ile
Cezbe-i rahman ile olur müşerref ol kişi Cezbe-i rahman olur her gerdişi vü cünbisi
Âteş-i aşk-u- mahabbet cânına te'sîr eder Aklını vü canını ser-tâ- kadem iksir eder
Şıbgatullah ile ol can rengi bi-rengi olur (Küntü kenzen) kenzini aklında canında bulur s.180 Her kılı bir göz olur âlem ana bir yüz olur On sekiz bin âlemin ilmi ana bir söz olur
Ol zaman ol can diliyle remz eyler bu sözü Her cihetde gördü Rabbim yüzünü gönlüm gözü
Yani Hak âyinesinden gördü kendi yüzünü İkilik gitdi bir oldu yavu kıldı özünü
Sahra geldi gördü âlem sûret-i rahman imiş Her nevi'de her bedende can olan bir can imiş
Halk-ı âlem gözlerinde gözleyen bir göz imiş Cümle âlem dillerinde söylenen bir söz imiş
Söz imiş görmüş hakikat âlemin mâhiyyeti Nutk imiş bilmiş hakikat âdemin emniyyeti
Ol emânet nutk imiş kim arz olunmuş âleme Ol emânet sığmamış âleme gelmiş âdeme
Ol söz olmuş zât-ı âdem sûret-i zâtı sıfat Sûret-i âdem imiş bilmiş o dem Mir'ât-ı zât
Ol kişi kim kendi sözü zâtına yol bulmadı Kendini diri "tutan zâtı sıfatı bilmedi
Senden alsa sözünü söz ise sende ne kalır Söz durur can gidicek söyle ki tende ne kalır
Sende sen bu ben diyen bu söz değil midir ayan Söz nihân oldukda bil suret dahi olur nihân
Beyt-i yezdândır dedi kalbe resûl-i Kibriya Ol güzin-i asfiya vü enbiyâ vü evliya s.181 Hem dahi kalbe vâsidir buyurdu ol resul Bunda çok esrar izhâr eyledi ol pür-usûl
İmdi kalbde sözden artık nesne yokdur ey cevân İster isen bu söze inanma istersen inan
Cümle eşyayı muhit oldu kelâm-ı lâ-yenâm Lâ-yezâl-i bî-zevâl hükmüne eşya cümle ram
Söz durur her ibtidâya ibtidâ bil ihtida Sûret-i âdemde zahir oldu evvel müntehâ
Söz denilen her nefesde zât-ı rahmandan gelir Her nev'ide her şekilde her nefes bin can olur
Söyle farz eyle bu âlem bir büyük ebdân dürür içi bir ünle dolu âlem ana yeksan durur
Ol büyük ebdândan eyler tecellî ol bir ün Ol bir ün hükmünde devr eyler bu çarh-u-ay-ü- gün
Ol bir ündür harfi yok terkibi yokdur bi-nişân Ol bir ünden zindedir bil akl-ü- rûh-ü- cism-ü- can
Ol bir ündür her zuhur cisminde olur bir nefes Ol bir ündür her nefesde zahir olur söz beş
Budur enfâs-ı zarûriyye cihanın canıdır Çar anâsır çar tebâyi' ol bir ün erkânıdır
Çar anâsır çar tabiat suretidir ol ünün Hâkimidir gökdeki yıldızların ay-ü- günün
Sûr uruldukda ölüler dirilip hasr olduğu Müfredat terkîb olup suretlere neşr olduğu s.182 Sur da bir avaz bir ündür hakikat bil yakin Kim işiden ölülerden dirilir ayn-el- yakın
iki âlem bir nefes oldu hakikat bî-gümân Kâf u nün işitdi anı oldu ol ün kün fekîıi
Fâil-ü- kabil ikisi bir nefesden zindedir Ol nefesden her kime feyz ermez ise nrıröedir
Ol ünün karşısına tutmuş yüzün kevn-ü- mekân Her ne emr eder ise ol ün ola an ol zaman
Levn olan varlık hakikat zât-ı rahmandan gelir Bir emirde ol bir ündür zât-ı sübhândan gelir
Sureti âlemde vü âdemde ol ün aşikâr Kendine geldinse bak gör kim durur Perverdigâr
Zât-ı baht harf-i ganîdir ün eden âyin eden Emrine emri münezzeh zâtı cism ü caniden
Akl-ı âkil zâtının sırrında sergerdân durur Zâtına mir'ât olan canlar dahi hayran dm ar
Hem kime irfan ihsan eylese oî zât-ı pak Zâtı nuruyla anın gönlünü eyler tâbnâk
ilmine âyine eyler ol kişinin zâtını Zahir eyler enfüs-ü- âfâkdaki âyâtını
Cümîe evsâf ile ol yüzden özün izhâr eder Ol yüze ihsan eder alır verir pazar eder
iki âlem bir tecellîsinden oldu aşikâr Bir tecellîden cihanın varlığı ey nâmdâr s.183 Cümle eşyanın vücûdu Hak ile mevcûddur Cümle eşya mazhannda nûr-u Hak meşhûddur
Kendi nefsi ile eşya dâ'im-ü- kâim değil Kendine kendi vücûdudur vücûd hâkim değil
Bir hayâl oldu cihanın varlığı mutlak hemân Bir hayâlin zarfıdır bil bu zemin-ü- âsurnân
Ben dediğin sen dediğin hep me'âlindir senin Her ne dersen bil hayâl içre hayalindir senin
Pes vücûdun küllisi tıldu hayâl içre hayâl Hep vücûdun cümlesi oldu zılâl içre zılâl
Suretisin anın mirât-ı Hak deminde bî-misâl Görünen mir'ât içinde' suretin oldu hayâl
Cirm-i mir'ât hâricinde yok vücûddan suretin Bir nümayiş bir hayâl oldu vücûdu kesretin
Çün adem mutlak vücûddan varlığın mir'âtıdır Anda tâbiş zât-ı pâkin nurunun zerrâtıdır
Pes adem âyinesi oldu vücûd-u mutlakın Hem adem gencinesi oldu bu sırr-ı muğlakın
Yokluk üzre sabit oldu aşikâre bu kıdem Varlığa âyine oldu ilm-i Hakda çün adem
Her kaçan âyinede seyr eylesen sen sûre. u; Suretindir gördüğün zahir değildir
Muntabıkdır gördüğün aynı değil gayrı değil Suretin aynını gör âyinede seyri değil s.184
Her sıfat kim gösterir âyine bilmez sureti Göz göre yüzün gören âdem görür bu rü'yeti
Ya'ni âdem ol zaman âyine oldu varlığa Yokluk ol var ile mevcüd ola ire varlığa
Çün adem âyinesinden varlık oldu aşikâr Cümle âdemden görünür vech-i pâk-i Girdigar
Cümle yokluk var görünür var ile zahir olur Cümle yokluk sureti varlık ile bahir olur
Nevbenev kendi şu'ûnundan tecelli eyler ol Bir tecellidir görünür gah urûc-u- geh nü
Bu mezâhir ihtilâfı biri iki gösterir Mümltinât a'yânı sertâpâ bir emre muntazır
Her ne mikdâr addedersen yok merâyâya hisâb Her mahal her nev'-i suret bî-hisâb-ü- bî-kitâb
Cümlede sâni' ehaddir her ne varsa az-ü- çok Biri yüz bin gösterir varlık ehaddin varı yok
Gösterici varlığı yoklukdurur bellü beyân Varlığın yoklukda iahâr eyledi ün bi-nişân
Bil adem âyine âdem âdemin aksi ayan Pes bu aksin nûr-u aynı sûret-i âdem neman
Dîde-i âlem hakikat süret-i âdem durur Alem-i âdemde cevlân eyleyen bir dem durur
Âlemin âyinesinden gördü âdem suretin Adem imiş bildi âdem âlemin mâhiyyetin s.185 Âlemin âyinesinden görünen âdem imiş Kenz-i maha-ı ma'ni-i âdemde sır bir dem imiş'
Ma'ni-i âdem hakikat var denilen zât-ı pak Kulluğunda devr edermiş âb-ü- âteş bâd-ü- hâk
Ma'ni-i âdem. imiş mir'âtı âlemde ayan Ma'ni-i âdem imiş bilgil nişân-ı bî-nişân
Ma'nî-i âdem durur bil kıble-i âlem tamâm Ma'nî-i' âdemde zahirdir kelâm-ı lâ-yenâm
Berzah-ı imkâna vâcib ma'nî-i âdem durur Mecma-ül- Bahreyn olan âdemde aşkı dem durur
Sol kişi ahkâm-ı imkânına ger mağlûb ola Nâr-ı duzah ol kişiye tâ ebed matlûb ola
Sol kişi kim gâlib ola anda ahkâm-ı vücûd îki âlemde ola ol kişi mahbûb-ül- kulûb
Her kaçan ahkâm-ı imkâniyesi gâlib ola Esfele meyi eyleye-vü- dûzaha ragıto ola
Gâlib olsa sâlikin canında ahkâm-ı vücûd Mebdeine erişir meftûh ola gayb-ül-guyûb
Bil vücûd-ı mutlakın feyzi suverde çok durur Kendi nefsinde konandan gayrı bir şey yok tr-irur
Ya'ni isti'dâd-ı zâti sende ne kondu ise llm-i Hakda hangi ismin hükmünü buldu ise
Vârid olan varidatı kendi aslından alır Sanma kim feyzi kişi bir gayrın aslından alır s.186
Kendi isti'dâdına arif olan nâdir oiur Müşkilât-ı âlemi halletmeğe kadir olur
Bulduğunda böyle bir arif kişi ver varım Her nefesde anın île eylegil bâzânnı
Kendi isti'dâdı ile ita etdiğin andan işit Her ne iş eyle der ise sen dahi öyle iş et
Kendi isti'dâdı ile zahir olur hem ata Her ne suretden zuhur eylerse etsin mutlaka
Arif olsa bir kişi öz özü isti'dâdına Arif olur ol kabul olduğunun bünyâduıa
Her ata kim abda ihsan olunur Allâhdan Arifin mikdâr-ı isti'dâdıdır ol şandan
Mümteni' olan işi Allâha tecviz eyleme Adetullâh sırrını akl ile tecviz eyleme
Her hakikat ilm-i Hakda şöyle bil mevcûd idi Kabil isti'dâd-ı zâtı sa'y ile meşhûd idi
llm-i Hakda her kişinin zâtına bir iktizâ Verdi âta külli şey'in halka-i sümmel-hedâ
Çünkü gayri yok durur âyâ neden bu kîl-u-kâl Müşkül halletmek için eylese sâ'il su'âl
Cümle âlem Hak ise ger mâsivâ olan nedir Cümle âlem mâsivâ ise Hûda olan nedir
işbu suretlerde cünbüş eyleyen kendi ise Bu mezâhirde görünen söylenen kendi ise s.187 Âlem-ü- âdem sıfât-u- zâtına mir'ât ise Hak denilen halk denilen ikisi bir zât ise
Gelmeğe gitmek hakikat beş neye oldu müfîd Ne ifâde istifâde eyledi pîr-ü- mürîd
Zât-ı baht-ı sırf ise cümlede sâri olan Ayn-ı vâhid hükmü ise cümlede câri olan
Gelmek-ü- gitmekde hiç kimsede yoksa ihtiyar Kendisi ise gelen giden hakikat her ne var
Kim olur a'lâ-yi illiyyîni me'vâ eyleyen Kim olur nâr-ı cehim içinde cevlân eyleyen
Kıldan ince tiğden keskin sıratı kim geçer Kim durur nâra düşen ya kuş gibi gider uçar
Kahr-u lütfün illeti vâhid ise bir zât ise Bu mezâhir karına vü lûtfuna mir'ât ise
Kendi zâtı ise mir'ât-ı cihanda rû-nümâ Kendini âyine kendi görür ise mutlaka
Ademin bildim diyü başında sevdası nedir Hakka vâsi oldum deyü etdiği da'vâsı nedir
Hak budur kim Hak bilinmekden münezzeh zâtıdır Yaradılmış zâtının varlığına isbâtıdır
Bir kişi hiç kendi zâtından haberdâr olmadı Görünen eşyada bir şey kendiden var olmadı
Âlemin hergiz vücûdu yoğiken var görünür Sol seraya benziyor ayn ile suret görünür Şöyle kim âlem ademdir hiç vücûdu yok durur Çün adem âyinedir varlık ademden görünür s.188
Varlık olsa varlığını cümle şey halik olur Bu türâb içre görünen mülk gider mâlik kalır
Yok durur âlem ademden var olanda yok durur Bu iki yokdan bilinen bilinen de yok durur
Çün adem âlemdurur âlem ademdür bî-gümân Bu adem âyinesinden vechî bakidir heman
Zât-ı pak âyinedir zerrât-ı âlem serbeser Her eserde ol müessir her eser andan eser s.189 XI
1 İkilik yoluna gitme edeb gözle edeb gözle Kimesne gönlün incitme edeb gözle edeb gözle 2 Her azayı öğüt sakla cila ver nefs île akla Demadem var gönül yokla edeb gözle edeb gözle 3 Müeddeb ol şer'iatla müaehheb ol tarikatle Mümessek ol hakikatle edeb gözle edeb gözle 4 Gönülden şirki sürdünse varıp birliğe erdinse Hakı her yerde gördünse edeb gözle edeb gözle 5 Bir âlemdir kamu her an bu devr üzre döner devrân Hakındır görünen her şan edeb gözle edeb gözle 6 Erenler izini izle uyûb-ı nefsini gözle Kamu yerde Hakı özle edeb gözle edeb gözle 7 Eripdir tâc-ı rabbani komazlar her başa anı Olagör Gaybî ruhani edeb gözle edeb gözle s.156 XII 1 Münâcâtım budur senden ilâhî Şeri'atle hakîkatden ayırma 2 Şeri'atde olalım emre kâim Tarîkatde sivâ-yi aşka sâim Hakîkatde bulalım zevk-i dâim Şerî'atle hakîkatden ayırma 3 Hakikat benliğimiz eylesin çak Me'ârif kalbimizi eylesin pak.. Tecelliyâta-mazhardır bu eflâk Şeri'atle hakikatden ayırma 4 Haremdir Hakta'âlâya şerî'at Sarây-ı hâsdır ruh u tarikat Vücûd-u zât-ı pakidir hakikat Şerî'atle hakikatden ayırma 5 Şeri'atle olalım Gaybî fânî Tarîkatle bulalım yeni canı Cenah et zâtına ol iki hali Şerî'atle hakikatden ayırma s.157 XIII
1 Arif özün bilmeğe âdeme gel âdeme Hakkı ayan görmeğe âdeme gel âdeme 2 Hakka giden doğru yol senden gider sende bul Sa'y et seni sende bul âdeme gel âdeme 3 Her ne varsa âlemde örneği var âdemde Bul seni sen bu demde âdeme gel âdeme 4 Ko bu zühd-ü- tâati terk edegör âdeti Geç cümle halatı âdeme gel âdeme 5 Âdemdir sırr-ı Kur'ân âdemdir arş-ı rahman Âdemdir zât-ı subhân âdeme gel âdeme 6 Âdem oldu âhıret anda bulunur cennet Anda görünür hazret âdeme gel âdeme 7 Ol bi-nişân Gaybi bu demdir heman Âdemdir Gaybi iman âdeme gel âdeme s.158 Kâfiyet-tül-Ya l Mürid oldur hakîkatde muradından ola fâni Yed-i pire ede teslim zimâm-ı cism ile canı 2 Gönül levhin sile yekbâr anın kaydı havasından Demâdem pertevin salan ola ol pîr-i nûrâni 3 Dil-i tâlibde bir zerre olursa hazz-ı cismânî Ne mümkündür ki feth ola ana ol zevk-i rûlıâni 4 Ne denlü hüsn-ü hulk varsa anınla ola ol mevsûf Nedenlü hulk-ı bed varsa gönülden çıkara anı 5 Havâ-yi nefsi terk eden melâ'ik rütbesin bulur Mukarreb olamaz def etmeyen bu tab'-ı hayvanı 6 Seza mıdır müride bu ol iken eşref-i mevcûd Bürüne sureta âdem donuna hûy-ı şeytanî 7 Şeyâtin ü sibâ ile behâim haddini gel geç Hakîkatde ola sana müsellem mülk-i insanî 8 Kibâr-ı evliya âşık demezler şol müride kim Cemi-i hüsn-ü hulka anı irgürmiye irfanı 9 Şeriatla dışın dolsa hakikatle derünun hem Sırât-ı müstakim üzre olıcak gözle mizanı s.159
10 Mürid-i râh-ı rindân olmağa aşık isen tâlib Sana gösterdi Gaybi işte bunda râh-ı merdânı s.160
II
1 Bilir misin hakikatde nedir mey Demâdem dil mahabbetde ola hayy
2 Mahabbet camını elden bırakma Görüne gözüne her şeyde ol hayy
3 Hakikatde cihan bil ol cihandır Tecellîden ibâretdir kamu şey
4 Mahabbet âb-ü- deryadır hakikat Ki asla, nûş edenler olamaz, dey
5 Muhit olan gönül olmasa Gaybî İder midi bir anda âlemi tay s.161
III
1 Er sözünü dinlemez zamane dervişleri Dinlese de anlamaz zamane dervişleri
2 Şerîate yüz yumaz tarîkate baş komaz Hakikate yaklaşmaz zamane dervişleri
3 Şehvet ardınca yiler neyi dilerse eyler Gördüğüne diş biler zamane dervişleri
4 Tenden ileri gitmez anın içün iş bitmez Can lezzetini tatmaz zamane dervişleri
5 Ten tamusunda yanar zehr-i zakkumu sunar Neye gerekse konar zamane dervişleri
6 Ten tadına aldanır anı bir kemâl sanır Mülhidliğe yeltenir zamane dervişleri
7 Ten sıfâtdır candır zât tende kalan oldu mat Nefs ordusun besledi zamane dervişleri
8 Anlamadı er sırrın avrat iken der erim Silmedi gönül kirin zamane dervişleri
9 Gönül nedir bilmedi Hakkı anda bulmadı Can amelin kılmadı zamane dervişleri 10 Can ameli sevidir gönül anın evidir Nefs etinin kuludur zamane dervişleri
11 Er yoluna ko varı eri sev ol ârı Bal yapamaz her arı zamane dervişleri s.162
12 Emek çekendir eren gönül evine giren Hakkın cemâlin gören şeyhimin dervişleri
13 Er işine bakdılar ol tarafa akdılar Adın arif takdılar zamane dervişleri
14 Er yoluna düşmedi aşk oduna pişmedi Büsbütün tutuşmadı zamane dervişleri
15 Gece gündüz ağlamaz can u ciğer dağlamaz Ere gönül bağlamaz zamane dervişleri
16 Can yolundan usanır ten yoluna bulanır İşini bitdi sanır zamane dervişleri
17 Tadmış şehvet tadını vahdet komuş adını Cehennemin odunu zamane dervişleri
18 Bu değildir mahabbet mal vere yahud avrat Gönlü vermez hakikat zamane dervişleri
19 Yokdur er izin izler herkes gaybı gizler Nefis kolayın gözler zamane dervişleri
20 Şer bozdular Gaybî hünersiz dediler Yecüc gibi baş ezdiler zamane dervişleri
21 Büründüler celâli görmediler cemâli Bilmediler kemâli zamane dervişleri
22 Derviş isen hakikat kanı sende hakikat Başdan başa pür-zulmet zamane dervişleri
23 İlim gerektir canda amel gerekdîr tende Kulak vermez bir nebze zamane dervişleri s.163 24 Suretlerin düzerler gönüllerin bozarlar Er yolunda asarlar zamane dervişleri
25 Yol sandılar lezzeti edip türlü zilleti Aşk sandılar şehveti zamane dervişleri
26 Aşk haberin duymadı er sözüne uymadı Bildiğine doymadı zamane dervişleri
27 Teni dolu canı boş şirk ağusın eder nûş Ya sersemdir ya serhoş zamane dervişleri
28 Gerçek âşık olana can u başa kıyana Bir şey olmaz bahane zamane dervişleri
29 Ten postundan yüzülmez yüreğ hiç üzülmez Benliği hiç bozulmaz zamane dervişleri
30 Ağlamadan gülsem der boşalmadan dolsam der Zahmetsizce ölsem der zamane dervişleri
31 Bir nesakdır bu cihan can dânedir ten saman Samanda kaldı heman zamane dervişleri
32 Aşk evidir hamam girsin soyunsun tamam İşte hatm oldu kelâm zamane dervişleri
33 Gaybi sözün cümle hak hanı işidir kulak Dutmaz oldular yarak zamane dervişleri s.164 IV
l Güneş içre çerâğ ile ararsın şems-i tabanı Akıl gözü ile görmek dilersen mâh-ı rehşânı
2 Akıl ermez bu göz görmez dile gelmez bu bir sırdır Muhit-i küll-i şeyi olan bu sırdır eyle iz'ânı
3 Bu sırdır (kenz-i mahfî), yim diyen Hakkın lisanından Olupdur ma'nî-i âdem bu sırrın ma'deni kânı
4 Bu sırra ermek istersen bu sırrın ehlin ara bul Feda eyle yoluna ehl-i sırrın cism ile canı
5 Huzurunda oturdukça teveccüh üzre ol daim Hakikat böyledir bilgil bu sırrın resm-ü erkânı
6 Huzurunda huzûr-u kalb üe mahv-i vücûd eyle Müdâmi her nefesde kalbinin olgıl nîgehbânı
7 O sırrın sahibine hâne-i dilden niyaz eyle Gönül gözü İle bak sen yüz ile bekle hizanı
8 Bu hâl üzre teveccüh, üzre olsun her nefes her an İrişir canına ol zât-ı pâkin feyz-i rahmani s.165
9 Vücûdun şehrine irgür gönülde beyt-i ma'müra Bir âyine görürsen kim görürsün arş-ı rahman,
10 İki mülk-ü muazzamdır görürsün mâlik-ül-mülk bir Birisi arş-ı rahmani birisi beyt-i yezdânî
11 Biri nur bir zulmet biri vahdet biri kesret İkisi ayn-ı vahid oldu nûrâni-vü- zulmâni
12 Göründü mâlik-ül- mülk iki mülk-ü ayn-ı vâhidden Olupdur berzahı cennet hakikat sırrı insani
13 İki hazret durur bilgil gibi vâcib biri imkân Birisi sırr-ı vicdani birisi kayd-ı imkânı s.166
Bismillâhirrahmânirrahîm
Sureti şems-i hakikat burcudur bî-iştibâh Sîreti bu âleme feyz eden o nûr-ı ilâh
Fâil-i kabil kemâli andan alır aşikâr Anda zahirdir cemâl-i zât-ı pâk-i Girdgâr
Zât ile ol ibtidâ oldu vücûd-u âleme Akıbet ol intiha oldu şuhûd-ı âdeme
Alem u adem tufeylidir o can-ı âlemin Burc-u maşrık burc-u mağrib çarhıdır ol hâtemin
Burc-u maşrıkta cemâli nurudur devvâr olan Burcu mağribde celâli nurudur seyyar olan
Bil cemâl ile celâlin berzahıdır ol kişi Lûtf u kahrı işler ol yüzlerden işleyen işi
Remz edip Haydar der araf erlerinden bir erim İstivâ üzre cemâl ile celâle mazharım
(Men aref) sırrın bilenler bildiler ol âdemi Özüne arif olanlar bildiler çün bu demi
Özünü bilmek kişi bu âdemi bulmak durur Bulucak bu âdemi rengine boyanmak durur s.167
Alem-ü-âdem cihanın özü oldur ol vücûd Ol vücûda yüzünü tut dâ'ima eyle sücûd
Her şecer kökün yere sokmuş özünden feyz alır Kendi tohumundan konulan meyveyi anda bulur
Âdem isen sen dahi ol-âdeme say et eriş Div olma âdem ol bigâne olma ol biliş
Cümle âdem can u ol cân-ı cihan cânındadır Cümle şeyin aslı olan gevher anın kanındadır
Alem âdem ne var ise zerredir ol âfitâb Nokta-i harf kitabı oldurur ümm-ül- kitâb
Zerrelikden kurtulup ol âfitâba ere gör Katrelikden kurtulup ol bahr-i zâta ere gör
Kim 'ki ol bahr-i hakikatden haberdâr olmadı Kaldı ol ketm-i ademde Hak ile yâr olmadı
İster ise ol kişi ezberlesin yüzbin kitâb İster ise bir su'âla söylesin yüzbin cevâb
İster ise ol kişi hükmünde olsun feylesof Matla'ı şems olmaz İse tâli'i bulur küsüf
Zikr olan ahvâli bilgil ehl-i hâlin hâlidir Sanma kim zahirdeki erbâb-ı kâlin kâlidir
Neş'e-i uhrâda rahat İsteyen dinler bunu Alem-i ukbâda rahmet isteyen dinler bunu
Şol kim anın sureti suretlerinin aslıdır Şol kim anın sîreti siretlerinin aslıdır s.168 Ol asıllar hürmetiçün Hak bizi ayırmasın Bu sırât-ı müstakimden aklımız şaşırmasın
Asl-ı âlem asl-ı adem o kişinin zâtıdır Ol hakikat şemsidir âlem kamu zerrâtıdır
Bu sıratın iki canibi celâl ile cemâl Bu ikinin istivasından ubûr eder kemâl
Âlem âdem oldurur oldur sırât-ül- müstakim Bu sıratın yolunu fehm eylemez dîv-i recim
Bî-nişân-ü- lâ-mekânın (kenz-i mahfî) si ol er Senliğinden kurtul evvel budurur doğru haber
Kim ki sıdk ile hem ol er gönlüne mazhar olur Şule-i şems-i hidâyet ol zaman rehber olur
Mazhar olmaz bil bu sırrın ilmine ins ü melek Hak budur vallahü alem bakisin olmaz demek
Bilmek istersen bu kamin nükteyi ey nâmdâr Zât-ı Bârî her zaman bir burcdan olur aşikâr
Gözlüler ol burcda aynen gördüler dîdârını Sildiler levhi gönülden kalbinin gubârını
Kalblerin (anestü nâra) nuruna vakf etdiler Özlerini ol sa'âdet burcuna atf etdiler
Ol sa'âdet burcunun evsâfını buründüler Ol sa'âdet~burcu ile doğdular dolandılar
Âteş-i aşk u mahabbetdir gıdası bunların Derd alup dermanı vermekdir devası bunların s.169
Zerresi ol ateşin bir tiz kığılcım gibidir Her nefes artar hakikat nârının tertilidir
Sen dahi ol nâr île yakmak dilersen özünü Varını vermek ile almak dilersen Özünü
Perr ü bâlin yak hakikat nârına pervane ol Mest-i câm-ı vahdet-i Hak hamrına peymâne ol
Talibi sa'y ile bul ol canların cananını Bulmak ile olmaz ol bilmek gerek erkânını
Gönlünü âyine eyle ol hakikat nuruna Doğa ol burcdan hakikat nuru sana görüne
Maşrık-ı şems-i hakikat garba tahvil eyleye Yani ol nur burcunu tagyîr-ü- tebdil eyliye
Doğdu' magribden güneş denildiği ol sır durur Park eden burcun bilir zahir olan bir sır durur
Burc-ü evvel suretinde külline etse udûl Hâk-ü- bâd-ü- âb-ü âteş merkezi bilse usûl
Burc-u sânîde nümâyân olur envar-ı Hudâ Budurur ayn-el- yakîn esrâr-ı sırr-ı Kibriya
Burc-u evvelde gören can burc-u sânîde görür Görmeyen evvelde hem sânîde sergerdân olur
Cümle yoldan akreb olan Hak yolu bu yoldurur Bulmayan bu yolu mahbûs kaldı kendi kuldurur
Kim ki buldu bu yolu varlıkdan âzâd oldu ol Nuh felekden yukarı Hak ile âbad oldu ol s.170 Burc-u mağrib çarhının burcundan oldular halas Kurb-ı ev ednâda kudsîlerle buldu ihtisas
Eyledi alây-i illiyyinde ol devri tamâm Ahır oldu devresi hak ile buldu ihtitâm
Her ne şey kim sureti âlemde bulmuşdur vücûd Da'imâ etmekdedir devr ile aslına sücûd
Cümle tesbih eyleyip devr eyleyen aslın arar Kendi yolunca o her mazharda ser-gerdân gezer
Hubb-u zâtidir vücûda geldi kesret âlemi Hubb-u zatî kaplamışdır âlemi-vü-âdemi
An-ı dâim mübtedâ vü merci olup âleme An-ı dâ'im ruh olupdur âleme vü âdeme
An-ı dâ'im mazharıdır Hazret-i Gavs-ı cihan An-ı dâ'imde tasarruf üzredir kutb-u zaman
Tayy ü neşri her zamanda gavs-ı âlem hükm eder Kabz ü bast ile mekânda kutb-u âlem hükm eder
Bunların oldu misâli gökteki şem-ü- kamer An-ı dâ'imde olur şems-ü- kamerde nur u fer
An-ı dâ'imdir zamanın bâtınî mâhiyyeti Can kulağiyie işit anlamağa tut niyyeti
Evvel âhır ân-ı dâ'imde olupdur münderic Alem âdem ân-ı dâ'imde olupdur mündemic
Bildin ise neydüğün aslın yücûd-u vahidin Kimedir fehm eyle sırrını sücûd-u sâcidîn s.171 Bâtınını vahidin vahdet bulupdur ehl-i Hak Vahdete ermekliğe vuslat diyipdir ehl-i Hak
Zahirini vahidin fasl ile takrir etdiler Bir hayâli nice te'vil ile ta'bir etdiler
Vahdet-ü- kesret hakikat itibaridir hemân Aynı câridir cihanda dâima hükmü revân
Cümleden maksûd ol kim vahdeti maksûd ola Kesretine vahdeti mescûd ola ma'bûd ola
Kesretine vahdeti bahş eyliye feyz-i vücûd Vahdetine kesreti kulluk edip ede sücûd
Kesret-ü- vahdet denilen ayn-ı vahiddir hemân Ayn-ı vâhid ayn-ı alemdir hakikat bil ayan
Ayn-ı âlem bâtının vahdetle mevsûf eyledi Hem dahi bil zahirin kesretle ma'rûf eyledi
Her ne denlü varsa âlem halkının suretleri Ayn-ı vâhid suretidir kesret-ü- vahdetleri
Ayn-ı vâhid iktizâsından ne kim mevcud olur Ayn-ı vâhid halk-ı mevcuda ayan meşhûd olur
Halk-ı mevcud her kaçan vaktiyle ma'dûm ola at Sûret-i misliyyesi nev'inden mefhûm olalar
Ayni olmaz suret-i misliyyesi mevcud olur Nev'-i evvel vechinin mislinde ol meşhûd olur
An-ı dâ'imde görünür nevbenev bunca şu'ûn Bir tecellîdir görünen geh zuhûr-u- geh butun s.172 Bil hakikat cümle âlem bir tecellîdir heman Bir tecellîden zuhur etdi zemîn-ü-asumân
Cümle eşya kendi nev'iyle libâs giyindiler Gahi ma'dûm gâhi mevcûd suretin büründüler
Cümlesi misli libâsın giydiler bil ey sa'îd Şâhid istersen bu kâfi "Kul kefa billâh şehid"
Bu mezâhir ayn-ı vâhid nurunun mi'râtıdır Her nevî'de zahir olan hüsn-ü vahid zâtıdır
Her bîrinden her nevî'den her misilden görünen Ayn-ı vâhiddir bilen ü hem yine ol işiden
Ayn-ı vâhid farz olunsa olmak üzre âfitâb Bunca eşkâl suretinde zahir olsa âb u tâb
Cümle suretler şekiller olsalar mahv-ü- fena Âfitâba zerre mikdânnca noksan olmaya
İki âlem ayn-ı vâhidden olupdur çün ayan Ehline gayet ayan nâ-ehline olmuş nihân
Biri icmal âlemidir biri tafsil âlemi Bu iki âlem kemâlini bilendir âdemi
Ol kî icmal âlemidir âlem-i kuvvet denir Müfredatın mebde'idir âlem-i kudret denir
Ol ki tafsil âlemidir âlem-i fasl oldu nâm Müfred oldu nâ-mürekkeb yer içer oldu tamâm
Müfredat olur mürekkeb hem mürekkeb müfredat Alem-i tafsilde olupdur mürekkeb unsurat s.173
Âlem-i fi'l âlem-i kuvvet iki âlemdurur Ayn-ı vâhid bu iki âlemde sır bir demdurur
Âlem-i kuvvet cihanından gelir bîr kârbân Çârsû-yı âlem-i tafsilde olur ayan
Müfredat terkibi gelmekde temessül etmede Hem mürekkeb müfredatında tahammül etmede
Bu iki âlem tecellidir hemân terkibdir Biri zahir biri bâtın hâline tertîbdir
İki âlem tahtgâhı üzre hân olmuşdurur Ayn-ı vâhid bu iki âlemde can olmuşdurur
Ayn-ı vâhid denilen hem kâinatın özüdür Cümlede devr eyleyen söz ayn-ı vâhid sözüdür
Ayn-ı vâhid bu iki âlemde hükmünü sürer İki defterdir bîrin açar birin kapar dürer
Kârbân-ı âlem-i kuvvet müdâm gelmekdedir Kârbân-ı âlem-i tafsil' müdâm gîtmekdedir
Reng-i bi-reng reng-ü-elvân ile gün hemreng olur Her levin bir gayri levh sandı o biferheng olur
Her kaçan eşkâl-ü- elvan mahv olup bozulsalar Bahr-i bl-rengin içinde cem' olup düzülseler '.
Cümle renkler ikilikden kurtulup bir zât olur (Küllü şey halik) görünür vech-i Hak isbât olur.
Da'imâ icmâliden tafsile, gelmek üzredir Dâima 'tafsilden icmale gitmek üzredir s.174 Ayn-ı vâhid hükmüdür icmâl-ü- tafsil eyleyen Ân-ı dâ'im emridir terkib u tahlil eyleyen
Şol kişidir kurtulan terkîbden tahlilden Şol kişi oldu halâs icmalden tafsilden
Ayn-ı vâhid eyleyen icmalini tafsilini An-ı dâ'im eyleyen terkibini tahlilini
Cümle mevcudatı me'mûr kendüyi âmir gör Cümle eşyada özünü hâzır-u-nâzır göre
Cümle mevcudatı âbid kendini mabûd göre Cümle mevcudatı sâcid kendini mescûd göre
Cümle dillerde söz olup söylenen kendi ola Cümle özlerde öz olup özlenen kendi ola
Cümle lezzetlerde lezzet bahş olan kendi ola Hüsnü hasnâ yüzlerinde nakş olan kendi ola
Perdesi ola cihan ol perde ardında nihân Perdeyi kaldırsa hep kendi ola cümle ayan
Şol kişi kim hâlini bu hâle irgürmüş ola Ayn-ı vâhid vahdetiyle kesreti görmüş ola
Kün fekânın kıblesi olmuş ola ol şeksizin Kim görürse yüzünü görmüş ola Hakkın yüzün
Durduğu oturduğu söylediği hikmet olur Merhametle her kime kılsa nazar devlet bulur
Bu velinin vech-i pâki kıblesidir âlemin Akdemidir alemidir cümle nev'-i, âdemin s.175 Alem-i bâtında oldur cümle cân-ı muktedâ Alem-i zahirde âlim ana eyler iktidâ
Bûnumâ-yi âlem-ü- âdemdürür ol bî-gümân (Küntü kenz) in kânıdır oldur nişân-ı bî-nişân
Gokde yıldızlar yüzün görmek için cünbüşdedir Çar rükn ana erişmeklik için yarışdadır
Bu kemâl ile yine ol acz ile dirlikdedir Yaradılmışda kamu mahlûk ile birlikdedir
Acz ile dirlikdedir ol kişinin sermayesi Hulk ile hoş halk ile sulh etmededir mayesi
Yaradılmışda ne kim var ise ol birlikdedir Zâhir-ü- bâtında ol hoş hulk ile dirlikdedir
Her nefes hâzır mâ'Allah her zaman âgâhdadır Durması oturması söylemesi Allâhdadır
Eylemişdir ol ubûdiyyet makamında karâr Her nefesde kalbe zahirdir cemâl-i Girdigar
İşidip her zerreden İnni ena Allâhı ayan Sırını kabil değildir eylemek şerh-ü- beyân
Zahirinde halk-ı âlem anı idrâk eylemez Lik Hak tâliblerinden lütfü imsak eylemez
Meskenetle hulk ile ol halk ile sohbet eder Herkesin aklınca söyler lûtf ile ülfet eder
Razı olsa sohbetine her kim istidâd ile Müstefid olur hakikat feyz ile irsal ile s.176 Merhametle bir kişiye eylese lütfü nazar Muhtasarken ol kişi âlemde olur mu'teber
Kavli pâk-ü- fi'li pâk-ü- hulkı pâk-ü- hâli pak Zahirini bâtınını eylemişdir tâbnâk
Bakışında gözlerinde hassa-i iksiri var Sözlerinde söyledikde neş'e-i te'sîri var
Sıdk ile ihlâs ile her kim ana olsa karin Vâsıl-ı Hak olsa ol ayn-el-yakîn Hakk-el-yakîn
Halk-ı âlemden elini dilini çekmişdir ol Şahrahı enbiyâdır ol kişi kendini bul
Zât-ı pâki kibriyâya eylemişdir ittikâ İsri mirât-ı Hüdâya eylemiştir iktizâ
Şöyle bilgil fasl-u- cins-ü- cüz'-ü- küll hadis kadîm Hem dahi cevher araz hâl-ü- mahal kalb-i selim
Cümleyi cami' bisât olmusdurur canı anın İstivâsıdır ne denlü var İse canı tenin
Cümle zerrât-ı cihân-ı cana kurs-u âfitâb Nuru andan ahz ederler âfitâb-ü- mâhitâb
Hüsne mensûb vech-i eşyada ne varsa ey cevân Bir varakdır heb anın hüsnü kitabından heman
Bu zemin-ü- asumanın nün anın zâtıdır Okunan dillerde anın mushaf-ı âyâtıdır
Kâinata illet-î gâ'î olupdur vahdeti Vahdetinin halvetinden zahir olur celveti s.177
Vahdetinin nefhasıdır kâ'inâtı seyr eder Bir tecelli sırrıdır geh ayn eder geh gayr eder
İhtİIâfâta sebeb esmanın ahkamıdır Her bir ismin taht-ı hükmünde olan en'âmıdır
Mümkinâtın mâyesi bil hikmet-i esma kamu Nûr-u zâtın sayesi bil esfel-ü- a'lâ kamu
Zât-ı Hakdan şu kim esmâ-vü- sıfatı bilmedi Mâye olan asl-u- fasl-ı mümkinâtı bilmedi
Şöyle bilkim her isim burcuna can olmuşdurur Her isim bir cins cisminde ayan olmuşdurur
Her bir ismin nûr-ı burcuna hakikat oldular Ya'ni her burcuna esma kenz-i hikmet oldular
Cümle esmâ-yı Hudâyı cami' Allah ismidir Kevn-i câmi'de zuhurun ism-i a'zam kısmıdır
Cân-ı âlemdir ol âlem kevn-i cami' cismidir Kevn-i câmi'de olan bil ism-i a'zam kısmıdır
Arif oldur kendi isti'dâdına arif ola Cümle ismin hükmüne esrarına vâkıf ola
Bu tarikde niceler bu sırra vâkıf olmadı Kendi isti'dâdının hükmüne arif olmadı
Düşmemişdi anların meşrebleri bu hikmete Sa'y edip erişmediler rahata vü rahmete
Bazılarda ilmini esmanın, ikrar eyledi Sâhib-i esmayı ol gördükde inkâr eyledi s.178 Fıtnat-ü- akl-ü- kiyaset ile olur sandılar Râh-ı Hakda kat'-ı menzil etmeden usandılar
Şol kişi kim iki kerre doğmamışdır anadan Ol kaçan fariğ olur emmâreden efsâneden
Anasından iki kerre doğmaya bir âdemi İki âlem sırrına ermez ve bulmaz bu demi
Bu yolun sermâyesinin mâyesi oldu geliş Şol kişide kim geliş olmaya olmaya biliş
Zât'i Bari lûtfuna mazhar olanlar geldiler Etdiğini istediler aradılar buldular
Kûh-u kafa azm edip ankâyı anda buldular Öldüler ölmezden evvel Hak ile Hak oldular
Oldu bunlar kulle-i kaf-ı kanâ'atde mukim Mazhar etdi bunları öz zâtına rabb-ür- rahim
Oku (vâ şevkah) hadisin bunları vasfında uş Her kaçan sohbetlerinde hâzır oldun ol hamuş
Fahr-ı âlem bunların hakkında ihvânî dedi Bu hadisi on sekiz bin âlemin canı dedi
Kim dilerse aşinalık Hazret-i Allah ile Sohbet etsin sıdk ile ol kavm-i ehlullâh ile
Bunların sohbetleridir kimya vü kibriyâ Kulluk eyle bunlara can ile bi-kibr-ü-riyâ
Gerçi kim zahirde bunlar halk île sobbetdedir Kalb ile bâtında halkdan her nefes uzletdedir s.179 Sureta halk ile olmak bulara ar ey cevân Her nefesde Hakkiledir kalbleri bî-in-ü-ân
Gavs-ı âlem kutb-u âdemdir bulara muktedâ Ol imâm-ı dine bunlar eylemişdir iktidâ
Hak Ta'âlâ bunları mestur u mağfur eyledi Kalblerini lûtf ile pür nûr-u-ma'mûr eyledi
Bu güruha asfiya dilinde derler ahfiyâ Bu güruh içinde zahir oldu sırr-ı evliya
Cezbetullâh ile bunlar mest-i meczûb oldular Sevdiler sevildiler mergûb u mahbûb oldular
Üçler kırklar yediler her zaman bunlardadır Hem nişân-ü- hem ayân-ü- hem nihân bunlardadır
Hem celâl-ü- hem cemâl-ü- hem kemal bunlardadır Hem su'âl-ü- hem cevâb-ü- hem visal bunlardadır
Bunların ta'rif-ü tavsifinde kasırdır lisân Bunlar için devr eder bilgil zemîn-ü- asuman
Tâlib olsa taşrada bir kimse isti'dâd ile Rehber olan içerü alır anı imdâd ile
Cezbe-i rahman ile olur müşerref ol kişi Cezbe-i rahman olur her gerdişi vü cünbisi
Âteş-i aşk-u- mahabbet cânına te'sîr eder Aklını vü canını ser-tâ- kadem iksir eder
Şıbgatullah ile ol can rengi bi-rengi olur (Küntü kenzen) kenzini aklında canında bulur s.180 Her kılı bir göz olur âlem ana bir yüz olur On sekiz bin âlemin ilmi ana bir söz olur
Ol zaman ol can diliyle remz eyler bu sözü Her cihetde gördü Rabbim yüzünü gönlüm gözü
Yani Hak âyinesinden gördü kendi yüzünü İkilik gitdi bir oldu yavu kıldı özünü
Sahra geldi gördü âlem sûret-i rahman imiş Her nevi'de her bedende can olan bir can imiş
Halk-ı âlem gözlerinde gözleyen bir göz imiş Cümle âlem dillerinde söylenen bir söz imiş
Söz imiş görmüş hakikat âlemin mâhiyyeti Nutk imiş bilmiş hakikat âdemin emniyyeti
Ol emânet nutk imiş kim arz olunmuş âleme Ol emânet sığmamış âleme gelmiş âdeme
Ol söz olmuş zât-ı âdem sûret-i zâtı sıfat Sûret-i âdem imiş bilmiş o dem Mir'ât-ı zât
Ol kişi kim kendi sözü zâtına yol bulmadı Kendini diri "tutan zâtı sıfatı bilmedi
Senden alsa sözünü söz ise sende ne kalır Söz durur can gidicek söyle ki tende ne kalır
Sende sen bu ben diyen bu söz değil midir ayan Söz nihân oldukda bil suret dahi olur nihân
Beyt-i yezdândır dedi kalbe resûl-i Kibriya Ol güzin-i asfiya vü enbiyâ vü evliya s.181 Hem dahi kalbe vâsidir buyurdu ol resul Bunda çok esrar izhâr eyledi ol pür-usûl
İmdi kalbde sözden artık nesne yokdur ey cevân İster isen bu söze inanma istersen inan
Cümle eşyayı muhit oldu kelâm-ı lâ-yenâm Lâ-yezâl-i bî-zevâl hükmüne eşya cümle ram
Söz durur her ibtidâya ibtidâ bil ihtida Sûret-i âdemde zahir oldu evvel müntehâ
Söz denilen her nefesde zât-ı rahmandan gelir Her nev'ide her şekilde her nefes bin can olur
Söyle farz eyle bu âlem bir büyük ebdân dürür içi bir ünle dolu âlem ana yeksan durur
Ol büyük ebdândan eyler tecellî ol bir ün Ol bir ün hükmünde devr eyler bu çarh-u-ay-ü- gün
Ol bir ündür harfi yok terkibi yokdur bi-nişân Ol bir ünden zindedir bil akl-ü- rûh-ü- cism-ü- can
Ol bir ündür her zuhur cisminde olur bir nefes Ol bir ündür her nefesde zahir olur söz beş
Budur enfâs-ı zarûriyye cihanın canıdır Çar anâsır çar tebâyi' ol bir ün erkânıdır
Çar anâsır çar tabiat suretidir ol ünün Hâkimidir gökdeki yıldızların ay-ü- günün
Sûr uruldukda ölüler dirilip hasr olduğu Müfredat terkîb olup suretlere neşr olduğu s.182 Sur da bir avaz bir ündür hakikat bil yakin Kim işiden ölülerden dirilir ayn-el- yakın
iki âlem bir nefes oldu hakikat bî-gümân Kâf u nün işitdi anı oldu ol ün kün fekîıi
Fâil-ü- kabil ikisi bir nefesden zindedir Ol nefesden her kime feyz ermez ise nrıröedir
Ol ünün karşısına tutmuş yüzün kevn-ü- mekân Her ne emr eder ise ol ün ola an ol zaman
Levn olan varlık hakikat zât-ı rahmandan gelir Bir emirde ol bir ündür zât-ı sübhândan gelir
Sureti âlemde vü âdemde ol ün aşikâr Kendine geldinse bak gör kim durur Perverdigâr
Zât-ı baht harf-i ganîdir ün eden âyin eden Emrine emri münezzeh zâtı cism ü caniden
Akl-ı âkil zâtının sırrında sergerdân durur Zâtına mir'ât olan canlar dahi hayran dm ar
Hem kime irfan ihsan eylese oî zât-ı pak Zâtı nuruyla anın gönlünü eyler tâbnâk
ilmine âyine eyler ol kişinin zâtını Zahir eyler enfüs-ü- âfâkdaki âyâtını
Cümle evsâf ile ol yüzden özün izhâr eder Ol yüze ihsan eder alır verir pazar eder
iki âlem bir tecellîsinden oldu aşikâr Bir tecellîden cihanın varlığı ey nâmdâr s.183 Cümle eşyanın vücûdu Hak ile mevcûddur Cümle eşya mazhannda nûr-u Hak meşhûddur
Kendi nefsi ile eşya dâ'im-ü- kâim değil Kendine kendi vücûdudur vücûd hâkim değil
Bir hayâl oldu cihanın varlığı mutlak hemân Bir hayâlin zarfıdır bil bu zemin-ü- âsurnân
Ben dediğin sen dediğin hep me'âlindir senin Her ne dersen bil hayâl içre hayalindir senin
Pes vücûdun küllisi tıldu hayâl içre hayâl Hep vücûdun cümlesi oldu zılâl içre zılâl
Suretisin anın mirât-ı Hak deminde bî-misâl Görünen mir'ât içinde' suretin oldu hayâl
Cirm-i mir'ât hâricinde yok vücûddan suretin Bir nümayiş bir hayâl oldu vücûdu kesretin
Çün adem mutlak vücûddan varlığın mir'âtıdır Anda tâbiş zât-ı pâkin nurunun zerrâtıdır
Pes adem âyinesi oldu vücûd-u mutlakın Hem adem gencinesi oldu bu sırr-ı muğlakın
Yokluk üzre sabit oldu aşikâre bu kıdem Varlığa âyine oldu ilm-i Hakda çün adem
Her kaçan âyinede seyr eylesen sen sûre. u; Suretindir gördüğün zahir değildir
Muntabıkdır gördüğün aynı değil gayrı değil Suretin aynını gör âyinede seyri değil s.184
Her sıfat kim gösterir âyine bilmez sureti Göz göre yüzün gören âdem görür bu rü'yeti
Ya'ni âdem ol zaman âyine oldu varlığa Yokluk ol var ile mevcüd ola ire varlığa
Çün adem âyinesinden varlık oldu aşikâr Cümle âdemden görünür vech-i pâk-i Girdigar
Cümle yokluk var görünür var ile zahir olur Cümle yokluk sureti varlık ile bahir olur
Nevbenev kendi şu'ûnundan tecelli eyler ol Bir tecellidir görünür gah urûc-u- geh nü
Bu mezâhir ihtilâfı biri iki gösterir Mümltinât a'yânı sertâpâ bir emre muntazır
Her ne mikdâr addedersen yok merâyâya hisâb Her mahal her nev'-i suret bî-hisâb-ü- bî-kitâb
Cümlede sâni' ehaddir her ne varsa az-ü- çok Biri yüz bin gösterir varlık ehaddin varı yok
Gösterici varlığı yoklukdurur bellü beyân Varlığın yoklukda iahâr eyledi ün bi-nişân
Bil adem âyine âdem âdemin aksi ayan Pes bu aksin nûr-u aynı sûret-i âdem neman
Dîde-i âlem hakikat süret-i âdem durur Alem-i âdemde cevlân eyleyen bir dem durur
Âlemin âyinesinden gördü âdem suretin Adem imiş bildi âdem âlemin mâhiyyetin s.185 Âlemin âyinesinden görünen âdem imiş Kenz-i maha-ı ma'ni-i âdemde sır bir dem imiş'
Ma'ni-i âdem hakikat var denilen zât-ı pak Kulluğunda devr edermiş âb-ü- âteş bâd-ü- hâk
Ma'ni-i âdem. imiş mir'âtı âlemde ayan Ma'ni-i âdem imiş bilgil nişân-ı bî-nişân
Ma'nî-i âdem durur bil kıble-i âlem tamâm Ma'nî-i' âdemde zahirdir kelâm-ı lâ-yenâm
Berzah-ı imkâna vâcib ma'nî-i âdem durur Mecma-ül- Bahreyn olan âdemde aşkı dem durur
Sol kişi ahkâm-ı imkânına ger mağlûb ola Nâr-ı duzah ol kişiye tâ ebed matlûb ola
Sol kişi kim gâlib ola anda ahkâm-ı vücûd îki âlemde ola ol kişi mahbûb-ül- kulûb
Her kaçan ahkâm-ı imkâniyesi gâlib ola Esfele meyi eyleye-vü- dûzaha ragıto ola
Gâlib olsa sâlikin canında ahkâm-ı vücûd Mebdeine erişir meftûh ola gayb-ül-guyûb
Bil vücûd-ı mutlakın feyzi suverde çok durur Kendi nefsinde konandan gayrı bir şey yok tr-irur
Ya'ni isti'dâd-ı zâti sende ne kondu ise llm-i Hakda hangi ismin hükmünü buldu ise
Vârid olan varidatı kendi aslından alır Sanma kim feyzi kişi bir gayrın aslından alır s.186
Kendi isti'dâdına arif olan nâdir oiur Müşkilât-ı âlemi halletmeğe kadir olur
Bulduğunda böyle bir arif kişi ver varım Her nefesde anın île eylegil bâzânnı
Kendi isti'dâdı ile ita etdiğin andan işit Her ne iş eyle der ise sen dahi öyle iş et
Kendi isti'dâdı ile zahir olur hem ata Her ne suretden zuhur eylerse etsin mutlaka
Arif olsa bir kişi öz özü isti'dâdına Arif olur ol kabul olduğunun bünyâduıa
Her ata kim abda ihsan olunur Allâhdan Arifin mikdâr-ı isti'dâdıdır ol şandan
Mümteni' olan işi Allâha tecviz eyleme Adetullâh sırrını akl ile tecviz eyleme
Her hakikat ilm-i Hakda şöyle bil mevcûd idi Kabil isti'dâd-ı zâtı sa'y ile meşhûd idi
llm-i Hakda her kişinin zâtına bir iktizâ Verdi âta külli şey'in halka-i sümmel-hedâ
Çünkü gayri yok durur âyâ neden bu kîl-u-kâl Müşkül halletmek için eylese sâ'il su'âl
Cümle âlem Hak ise ger mâsivâ olan nedir Cümle âlem mâsivâ ise Hûda olan nedir
işbu suretlerde cünbüş eyleyen kendi ise Bu mezâhirde görünen söylenen kendi ise s.187 Âlem-ü- âdem sıfât-u- zâtına mir'ât ise Hak denilen halk denilen ikisi bir zât ise
Gelmeğe gitmek hakikat beş neye oldu müfîd Ne ifâde istifâde eyledi pîr-ü- mürîd
Zât-ı baht-ı sırf ise cümlede sâri olan Ayn-ı vâhid hükmü ise cümlede câri olan
Gelmek-ü- gitmekde hiç kimsede yoksa ihtiyar Kendisi ise gelen giden hakikat her ne var
Kim olur a'lâ-yi illiyyîni me'vâ eyleyen Kim olur nâr-ı cehim içinde cevlân eyleyen
Kıldan ince tiğden keskin sıratı kim geçer Kim durur nâra düşen ya kuş gibi gider uçar
Kahr-u lütfün illeti vâhid ise bir zât ise Bu mezâhir karına vü lûtfuna mir'ât ise
Kendi zâtı ise mir'ât-ı cihanda rû-nümâ Kendini âyine kendi görür ise mutlaka
Ademin bildim diyü başında sevdası nedir Hakka vâsi oldum deyü etdiği da'vâsı nedir
Hak budur kim Hak bilinmekden münezzeh zâtıdır Yaradılmış zâtının varlığına isbâtıdır
Bir kişi hiç kendi zâtından haberdâr olmadı Görünen eşyada bir şey kendiden var olmadı
Âlemin hergiz vücûdu yoğiken var görünür Sol seraya benziyor ayn ile suret görünür Şöyle kim âlem ademdir hiç vücûdu yok durur Çün adem âyinedir varlık ademden görünür s.188
Varlık olsa varlığını cümle şey halik olur Bu türâb içre görünen mülk gider mâlik kalır
Yok durur âlem ademden var olanda yok durur Bu iki yokdan bilinen bilinen de yok durur
Çün adem âlemdurur âlem ademdür bî-gümân Bu adem âyinesinden vechî bakidir heman
Zât-ı pak âyinedir zerrât-ı âlem serbeser Her eserde ol müessir her eser andan eser
s.189
|